Bu çalışma 1993-2006 yılları arasında Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusu’ndaki çatışmada yaşamını yitirmiş Türk Silahlı Kuvvetleri TSK mensubu askerlerin anneleriyle yapılan derinlemesine mülakatlara dayanmaktadır. Bu annelerin ani bir ölümden sonra yaşadıkları acının anlatısı, milliyetçilik ve annelik kavramları etrafında değerlendirilmiştir. Bu anneler, yaşadıkları acıyı ve kendi anneliklerini nasıl algılıyorlar? Çocuklarının ani gelen ölümünün yarattığı acı ve bu acı etrafında yeniden gelişen annelikleri nasıl politikleşiyor? Sunulan bu annelikler, militarist hedefler tarafından nasıl araçsallaştırılıyor? Bunun da ötesinde, militarizmin anneler için uygun gördüğü cinsiyet rolünün sınırlarını zorlayan anneler, hem kendi cemaatlerince hem devlet tarafından nasıl dışlanıyorlar? Bu sorulara cevap aranırken, milliyetçilik ile iş birliği halinde olan militarizmin, katı cinsiyet rollerini yeniden ürettiği ve bununla birlikte hegemonik erkeklik ve öne çıkarılmış kadınlık ile kurduğu ilişki tartışılmaktadır. TSK askerlerinin annelerinin anneliklerinin Türkiye’deki çatışma bağlamında öne çıkarılmış kadınlık kavramında tartışılabileceği savunulurken, bu kadınlık biçiminin aşılabileceği imkanlara da değinildi.
Burcu Şentürk
Ankara Üniversitesi