Feminist araştırma süreçleri bilimsel bir araştırmanın, araştırmacının ilgi, istek, ihtiyaç ve korkularından bağımsız olarak düşünülemeyeceğini açıklıkla ortaya koydu. Buna bağlı olarak araştırma sorularının yanı sıra araştırmacının öznelliğinin ve kişisel deneyimlerinin araştırma sürecine etkisinin göz ardı edilemeyecek denli önemli olduğu görüldü. Feminist araştırma, metodolojik öncül olarak araştırılan kişileri “nesne” değil, “özne” olarak; araştırmacıyı da “objektif ve tarafsız” değil, “etkilenen ve konumlanmış” olarak tanımlar. Bu feminist konumlandırmanın araştırmaya yansıyan doğrudan etkileri söz konusudur. Bu çalışma, araştırma sürecinin yöntemsel ve kavramsal çerçevesini feminist epistemoloji ışığında değerlendirerek araştırmacının öznelliği ve özdüşünümselliğinin, saha deneyimleri ve elde edilen veriler üzerindeki etkilerini tartışmaktadır. Makale Almanya’daki Kürt Kadın Hareketi’nde yer alan kadın aktivistlerin güçlenme deneyimlerini incelediğim doktora çalışmamın saha araştırması esnasında yaşadığım deneyimler, gözlem protokolleri ve araştırma günlüklerine dayanmaktadır. Bu bağlamda araştırmacı ile araştırma konusu, araştırmacı ile araştırılan arasındaki ilişkide ortaya çıkan (yeni) bağlamları, gerilimleri, duygulanımları ve bunların araştırmaya etkisini irdelemektedir. Bu çerçevede “üçüncü göz” metaforu, hem araştırmacının hem de katılımcıların deneyimlerinin anlaşılması ve anlamlandırılması açısından kritik bir araç olarak öne çıkmaktadır.
İçeriden araştırmacı, Kürt Kadın Hareketi, konumlandırılmış bilgi, taraflılık, duyarlılık ve özdüşünümsellik
Münevver Azizoglu-Bazan