Ölüm ile yaşam arasında bocalayarak delirme noktasına gelen kadınlarla, delirme sonrasında katmanlı bir köprü kurar anlatıcı. Kadınların delilikleri onları bu dünyadan ayırmak ister gibidir. Ayırır da. Kendini tavana asarak, tıraş bıçağıyla bileklerini keserek, pencereden atlayarak, çıkardığı yangında yanarak; öte yandan erkekler tarafından yaşamları sonlandırılan kadınların bu dünyadan ayrılışlarına tanıklık ederiz. Bu ayrılış sürecindeki ruhsal gerilimin sakin, yalın anlatısı, okura ulaştığında tersyüz olur; derine, en derine uzanarak okurda sarsıntı yaratır. Bu öyküler ilk izlenimde fantastik bir kurmaca ihtimali düşündürse de gerçeğin bizzat kendisidir. Mine Söğüt anlatıları geleneksel hiyerarşi, dinsel yapı, eril düzenin baskıcı ve dayatmacı zihniyetinin neden olduğu sorunların nasıl kadınlaştırıldığı üzerine odaklıdır.