Tahakkümün olduğu her yerde bu tahakküm biçimine karşı direniş biçimleri de doğar. Tahakküm ve direniş arasındaki bu karşılıklılık politik arenayı bir alan tutma mücadelesine dönüştürür. Söz konusu alan tutma mücadelesinin ise iki yüklemi vardır: zaman ve uzam. Bu doğrultuda, tahakküm mekanizmaları veya direniş biçimleri zamanın ve uzamın sınırlarını belirlemeye, çizmeye veya dönüştürmeye çalışırlar. Bu çerçevede grafiti, kamusal alanlarda harekete ilişkin düzenlemelere karşılık sıradan insanın kendini bu açıklık mekanında ifade etmesinin bir uzantısı olarak taraflar arasında alan savaşına meydan veren gündelik bir direniş pratiği olarak belirmektedir. Bu pratik içinde kadınlarsa, hem sokağı eril iktidara özgüleyen söyleme hem de kamusal alanda ifadenin sınırlarına itiraz yükselten bir grup olarak grafiti karşıt-kamusallığının içindeki ayrı ve önemli bir alt grup niteliği taşımaktadır. Bu çalışma da, Berlin örnek alanında yaptığım gözlemlerden ve beşi kadın, yirmi grafiticinin katılımıyla gerçekleştirdiğim yarı-yapılandırılmış mülakatlardan çıkardığım yorumlardan mürekkep bir alan araştırmasına dayanmaktadır.