Feminist hareket içerisindeki bir çok kadın, deneyim paylaşımı yoluyla cinselliklerinin, hem biricikliğini görebilmiş hem de ortak deneyimlerini fark etmişlerdir. Şiddeti olduğu kadar arzuyu ve hazzı da içeren biriciklikleri koruyarak siyasal bir söz oluşturmak ise feminizm için, diğer bir çok konuda olduğu gibi cinsellikte de bol çatışmalı bir alan açıyor. İçinde bulunduğum feminist gruplardaki deneyimlerimden yola çıkarak bu çatışmalı alanda iki eğilimin giderek belirginleştiğini söyleyebilirim. Bunlardan ilki, cinselliği uzun bir süredir cinsel şiddet bağlamı dışında tartışmıyor olmamız. Oysaki feminizmle ilk temaslarımda durum hiç de böyle değildi; bilinç yükseltme gruplarında hayatlarımızı daha fazla paylaşıyor olmamız, cinselliği de politik bir zeminde konuşmamızı sağlıyordu. Bununla birlikte feministlerin cinselliği giderek daha fazla cinsel şiddetle ilişkilendirme eğiliminin, bahsettiğim değişimde etkili olduğunu söyleyebilirim. İkinci eğilim ise cinsel şiddettin daha fazla hukuk terimleri etrafında tartışılıyor olması. Bunda takip ettiğimiz cinsel şiddet davalarının büyük etkisi olduğunu düşünüyorum; davalar etrafında oluşturduğumuz politika bizi hızlı bir biçimde hukuk dilinin içerisine çekti. Bu süreçte ben ve birlikte politika yaptığım birç