Bu niteliksel çalışma aileyi merkeze alarak üremeyi teşvik eden ve kadınlıkla anneliği eş tutan pronatalist kültürel kabullerin, anne olmayan kadınların eşleriyle/partnerleriyle, aileleriyle, çocuklu arkadaşlarıyla ve gündelik hayatlarındaki diğer kişilerle kurdukları ilişkileri nasıl biçimlendirdiğini kavramaya çalışmaktadır. Bu araştırma sorusuna yanıt bulabilmek için on dört çocuksuz kadınla yüz yüze ve e-mülakat tekniğiyle yaptığım mülakatlardan elde ettiğim verileri kullanıyorum. Öncelikle katılımcıların pronatalist kültür içerisinde nasıl konumlandığını ve kendi cinsiyetli oluşlarını nasıl kavradıklarını anlayabilmek için katılımcıların kadınlığı ve anneliği kavramsallaştırma biçimleri, ardından eşleri/partnerleri, aileleri ve diğerleri ile olan ilişkileri üzerinde duruyorum. Katılımcılar açısından kent yaşamı ve kendi sosyal çevreleri onlara görece korunaklılık sağlayabiliyor fakat çocuksuzlukla ilgili kendilerine yöneltilen sorular, çocuk doğurmaları yönünde yapılan tavsiyeler, çocuksuz oldukları için onlara acınması rahatsızlık duydukları ilişkilenme biçiminlerinden tamamen uzak durmanın mümkün olamadığını gösteriyor. Pronatalist kültürel kabullere daha eleştirel yaklaşabilen kadınlar açısından çocuksuzluk kendilerini fail olarak konumlandırabildikleri bir mücadele alanı olabiliyor fakat mevcut pronatalist değerlerin cinsiyetçiliğini sorgulamadan strateji geliştirmeye çalışan kadınlar, güçlenmeye çalışırken farkına varmaksızın anne olan veya olmayan kadınları güçsüzleştirmeye yöneliyor.
pronatalizm, pronatalist kültür, annelik, çocuksuzluk, gündelik ve yakın ilişkiler
Meral Salman YIKMIŞ