Gelenek ve ideolojinin dayattığı müebbet tanımlamalar kadını erkeğin “Öteki”si olarak belirler. Postmodernitenin kapalı gelenek alanını kırdığı ve kadını yeniden tanımladığı görülse de, birinci dünya ülkelerinde bile küçük kentsel bölgelerde pek bir şey değişmemiştir. Toplumdaki en küçük birim olarak aile, daha büyük bir dünyaya girmek için kadın kimliğini oluşturan büyük dünyanın minyatürüdür. Toplumsal mekan, bireyi yaşamı boyunca etkiler ve zihinsel mekanın gizli kalmış köşelerine bakmayı sağlayacak bir perspektif sunar. Katı sosyal uzamın etkisi altında kadınlar, birinin aldatıcı, diğerinin ise gerçek olduğu bir çifte dünyada yaşarlar. Çağdaş dünyadaki kimlik oluşumunu incelemek için tipik bir karakter sunan Alice Munro’nun “Runaway” 2004 eserindeki kadın karakter, köklülük ve dallanmak, özgürlük ve evcillik, aile sorumluluklarını yerine getirmek ve kalbinin ivedi taleplerini izlemek arasında kalmaktadır. Disiplinler arası bir çalışma olan bu makale, Alice Munro’nun “Runaway” eserindeki kadın karakterin sosyal ve zihinsel mekanlarını, Henri Lefebvre’nin serap kavramı paradigması çerçevesinde inceleyerek, dünyanın bir mikrokozmosu olarak Kanada bağlamında kadın karakterin ne dereceye kadar toplumsal mekan, güçlü kaçma arzusu ve öznel mekanın yarattığı bağımsızlık tarafından tanımlandığını değerlendirmektedir. “Carla,” onu “eyleyici” kılan hayallerinin iç dünyası ile uyması için kendi modellerini dayatan toplum arasında yaşar.Hikayede ufuk açıcı kadın karakter tarafından “pasif” ve “öteki” kadın arketip modeli tekrarlanır, fakat bu tekrar kadınlar için “eşitlik” ve “adalet”in habercisi olan bir dünyada gerçekleşir. Mottoları kabul etmemek amacıyla “Carla” kendi zihinsel mekanının karakteri olur çünkü o klişelerden “kaçma” cesaretine sahiptir. Dünyanın onu nasıl tanımladığını bilir fakat hayatta koşulları değiştirmek için karşısına çıkan tek şansa dört elle sarılır. Makalede Carla’nın dolandığı engellerin gerçek toplumsal mekandan çok kadınların içine doğdukları zihinsel durum olduğu iddia edilmektedir. Görünmez çizgileriyle gerçekliğin hegemonik dünyası, geleneksel kadın kavramının yeniden yaşanmasını ve yeniden tanımlanmasını sağlayacak pek çok mekan içermektedir. Toplumsal mekan kadınların kimliğini şekillendirmekte, kaçacak boş mekanları azaltmakta ve kadınlar için dünyayı gerçeklik ve fantezi olarak bölmektedir.
Alice Munro, Runaway, Henri Lefebvre, mirage, Antonio Gramsci
Raheleh BAHADOR Leila HASHEMİ Esmaeil ZOHDİ