Göç literatüründe ilgi, devletlerin göçmenleri ‘yasadışı’ ilan eden dışlayıcı politikalarından devletlerin göçmenleri inceden inceye topluma entegre eden politikalarına yönelmiştir. Bu çalışma, sınır dışı etmekten çok müsamahaya dayanan bu tip bir göç rejiminin Türkiye’de göçmen kadınlara yönelik gelişimini incelemektedir. Türkiye’de Ermeni ev işçileri göçmen kadınlarla yapılan mülakatlara dayanarak bu çalışma yeni tip göç rejiminin yarattığı yasal belirsizlik durumunu incelemektedir. Bu durum, göçmenleri yasal bir aidiyet ile aidiyet olmama durumu ikileminde bırakmaktadır. Aynı zamanda makalede bu yasaya dayalı ve resmi kategorilerin aynı zamanda nasıl sınıf ve toplumsal cinsiyet dayalı kültürel normlarla yoğurulduğunu tartışmaktadır. Göçmen kadınlar eğer işverenler tarafından baskın toplumsal cinsiyet normlarına atıfla tanımlanan makbul kadın ve makbul işçi olurlarsa, yasadışı göçmen statüsü görünmez olmaktadır. Fakat, kadınlar makbul kadın algısının dışına çıkarlarsa yasadışılık görünür olmakta ve onları hem devlet, hem erkek, hem de işveren şiddetine maruz bırakmaktadır.
Yasadışılık ve toplumsal cinsiyet, göç ve şiddet, yasal liminallik, Türkiye’nin göçrejimi
Fatma Armağan TEKE LLOYD